mathjax

Cuma, Haziran 09, 2006

Dün yazdıklarım

Dün heyecanımı paylaşırken, blogger'daki düzenlemeler ve bakım yüzünden yazdıklarımı bir türlü kaydememiştim. Daha sonra farkettim ki aslında birden fazla (galiba 6 defa) kaydetmişim. Hemen fazlalıkları sildim. Sürekli kaydetmeye çalışmamın bir sebebi vardı: yazdıklarımı kaybetmemek! Bu yüzden, bundan sonraki yazılarımı eposta ile göndermeye çalışacağım. Bu ilk mektubum. Deneme amaçlı olduğu için kalın, italik, büyük, dev, normal, küçük, değişik stillerde yazı göndermeye çalışacağım.

Perşembe, Haziran 08, 2006

Güzel şeyler

Geçirdiğimiz son 2 yılda özellikle Almanya'dan büyük hayallerle döndükten sonra birçok şeyden umudumu yitirmiştim ve üzerimda daha ağır bir yük hissetmiştim. Uzun uzun açmaya gerek yok ama kısaca; çevremdekileri düşünmeye çağırmak, harekete geçirmek, daha güzel bir bölüm, bilim, ders, için uğraş vermek, bunlardan birkaçıydı.

Bu hafta yapmış olduğum iş görüşmelerinde ise, durumun çok kötü olmadığını gördüm. Hâlâ umut var, bunu hep biliyorduk zaten ama bahsettiğim umut gerçekten de büyük!

Bilime, insana, gerçekten önem veren kurumlar var! Samimiyet var! Herşeyden önemlisi vizyon sahibi insanlar var karar mercilerinde. Gençlerin önünü açanlar var! Yani, var da var! Böyle güzel bir ülkede, böyle güzel insanlarla çalışmak, insana ayrı bir motivasyon sağlıyor. Henüz genelleştirmek için çok erken ama kararımı bu yönde kullanırsam işin iç yüzünü de daha içeriden aktarmaya çalışırım. (Tabii ilk izlenimler yine yanıltıcı olabilir ama birkaç yıl sonra daha gerçekçi olur yazacaklarım.)

Çarşamba, Mayıs 31, 2006

Takıldıklarım

Blog hadisesine kendimi kaptırdığım sırada, ikinci (hatta bilmem kaçıncı) bir blog'a daha başlamıştım. Google Notebook sayesinde, artık bunların çoğuna gerek kalmadı. Belki bu takıldıklarım kalabilir sadece.

Hızlı bir yaz bizi bekliyor. Yeni iş, yeni ev, yeni ortam...

Bu dönem iki ders vermiştim, notları verirken bir hayli zorlandım. İki derste de yüksek notlar verdik. Son yılların furyasına katılmak durumunda kaldık. Asıl sorun ortaöğretimde, öğrenciler boş gelince - bunu sadece bilgi anlamında söylemiyorum - çabalayan 3-5 tanesinin üzerine düşmek ve onları kazanmaya çalışmak tek gayemiz oluyor.

Cuma, Nisan 14, 2006

Zalim Dünya

Nedir bu yaşananlar, kaç kişi duyarlı, peki ben ne kadar duyarlıyım? Fısıltı gazetesi neden sessiz?

Neden mi bahsediyorum, Guantanamo'daki vahşet ve sapıklıktan, ayrıca Afrika'daki kurallık sebebiyle açlık ve susuzluktan ölenlerden...

Suya ulaşak için 70km yol yürüyenler varmış. 70km'yi hayal edebiliyor musunuz? O sıcak topraklarda ve susuz bir şekilde, ve yaya olarak... Peki bunu yapmak zorunda olmak bu işi daha çileli ve dayanılmaz bir hale getirmez mi? Yardımlara katılmalı, duyurmalı ve teşvik etmeliyiz... İHH bir kampanya başlatmış bile.

Peki Guantanamo? "Google Images"de bir aratın bakalım ne çıkacak. Sadece fotoğraflara bakmayın, daha sonra da bir iki haber, yorum, vb. birşeyler okuyun. Kararı kendiniz verin. Peki, nasıl kurtulacağız bu zulmün elinden? Irak'ta ve Afganistan'da yaşananlar niye duyurulmaz, durdurulmaz? Bundan 3 yıl önce aldığım bir yardım mektubu internette hâlâ güncelmiş gibi dolaşırken niye yeni girdiler olmaz bu zincirlere? Artık mektup yerine herkes forumlarda mı "takılıyor"?

Peki, beni dışardaki haksızlığa, sefalete bu kadar duyarlı yapan nedir, niye Diyarbakır'daki olaylara bu gözle bakmıyorum? Emperyalist güçlerin ortaya koyduğu zulmü bizimkiler de Kürt vatandaşlarımıza göstermiş olabilirler mi? Geçmişte göstermişlerse, halen devam ediyor mu? Bunun çözümü terör mü, bağımsızlık mı? Gerçek bağımsızlık nedir?

Enformasyon ve dezenformasyon... Sonra işin içinden çık çıkabilirsen.

Ben umudumu hâlâ koruyorum, iyi ve güzel şeyler de var bu dünyada. Tek kelime ile ifade edilebilen bir güzellik hem de: Paylaşmak. İyiyi de kötüyü de paylaşmak, sevinci de hüznü de paylaşmak, zenginliği de fakirliği de paylaşmak, fikirleri de inançları da paylaşmak... Kiminle ve neyi paylaştığınız önemli değil, yeter ki paylaşın, yeter ki iletişim kurun. Tabii özgürce.

Çarşamba, Mart 29, 2006

Online Sistem

Son zamanlarda bilgisayar ve internet hizmetleri hakkında yeni birçok şey öğrendim. Bu sırada aklıma gelen online bir sistemin neden olmayacağı ve olursa nasıl olacağı geldi. Gerçekten bu artık bir hâyâl olmasa gerek. Gmail eğer herkese ~3gb'lık kişisel yer veriyorsa, pekala bunu 5-10 gb'a çıkarabilir ve internet üzerinden çalışan bir bilgisayar sistemi oluşturabilir. Google'ın linux tabanlı bir işletim sistemi çıkaracağı hatta bu sistemin debian/ubuntu tabanlı olacağı ve adının goobuntu konduğu rivayetler arasındayken, "Personalized Search" çıkarmış olması, "Google Desktop Search"in bir nevi online versiyonunu hayata geçirmesi, ilk düşüncemin ne kadar yerinde olduğunu ortaya koyuyor.

Böyle bir sistemin birçok artısı var, nereden bağlanabilirseniz herşeye ulaşabileceksiniz. Teknik detaylar ve sorunlarla son kullanıcılar uğraşmayacak, sadece kişisel ayarlarını yapacaklar, virüsler ortadan kalkacak, vs...

Tabii bu yazdıklarımın "genel" anlamda geçerli, yani bilinçli kullanıcı için zaten herşey güzel ama bilinçsiz kullanıcılar yüzünden internet virüsten, casus yazılımdan ve gereksiz mektuplardan (spam) geçilmiyor!

Bilgisayarlarda olması gereken sadece bir ekran, klavye, fare, hoparlör, cd/dvd/usb/sd/vb. taşınabilir depolayıcılar, belki şifreleyiciler, yazıcı, tarayıcı gibi birimler ve internet bağlantısı yeterli olacak. Hatta, Google'ın şehir merkezinde ücretsiz kablosuz internet erişimi sunması örneğini tüm dünyaya örnek olmasını bekleyebiliriz.

Oyunlar için zaten PC'lerin modası geçti, şimdi konsol zamanı. Profesyonel yazılımcılar için, kendi sunucu bilgisayarları ve terminalleri elbette olacaktır. Ama son kullanıcı için internet erişimi herşey için yeterli olmalı.

Tabii tüm bunların yapılabilmesi için standartlara uygun yazılımların geliştirilmesi gerekiyor. MS gibi uluslarası kabul edilen standartlara uyulmazsa, sadece hayal olarak kalacak bir düşünce.

Sizce de çok mu hayalciyim?

Pazartesi, Şubat 20, 2006

Yazmak

Geçen gün yine çok hoşuma giden bir söz duydum:
Yazmak söze hükmetmek değil,
Sözün hükmüne girmek demektir.
Bu konuda arkadaşlarla daha önce çok konuşmuştuk ama bu şekilde ifade edilmesi bana daha bir güzel geldi. Bu bilinç ile yazmalı her zaman. Daha önce "kalem tutmak" ile ilgili yazmış olduğum düstura da güzel bir açıklama oluşturuyor aslında bu söz. Keşke ağzımızdan çıkan herşey için de aynısını yapabilsek. Boşuna dememişler
Az bilen çok,
Çok bilen az konuşur
diye.

Pazartesi, Ocak 02, 2006

Yeni projeler

Birkaç tane link ekledim. Yeni projelerle ilgileniyorum. Sonra yeniden yazarım. Stop.