mathjax

Çarşamba, Kasım 02, 2005

Ramazan ve Bayram

Bir Ramazan daha bitiyor, insallah seneye Ramazan'a da hayirlar içinde ulasiriz. Bu sene Ramazan bitiyor diye neredeyse ilk defa üzülüyorum. Bu sene Ramazan gerçekten bereketi ile geldi ve ardinda hayirli izler birakiyor.

Az önce markete gittik, ve çok sinir bozucu bir hadiseyle karsilastik. Yarin, yani bayram günü, m&s ögleden sonra aksama kadar açik olacakmis... yuh diyorum, yaziklar olsun diyorum!

Eskiler (aslinda bu eskiler sözünü çok sevmiyorum ama yerine koymam gereken kelimeyi bulamadim) uzun bir süre kalem vermezlermis yeni talebelerinin eline, zira birsey yazabilmek için önce belli bir kivama gelmek gerekirmis. Birsey yaziya döküldümü, baki olurmus. O yüzden belli bir edeb gerekirmis ve edeb sahibi olmadan kalem tutturmazlarmis.

Bu blog hadisesine baslarken çok düsündüm acaba biz o kivama geldik mi yazmak için diye. Ama sonradan "ya bismillah" deyip ardini düsünmeden basladik yazmaya. Her seferinde ne tür bir blog olsun diye düsünmeden edemiyorum. Ve hala bir karar verebilmis degilim.

Yasin'in yazdiklari (Tuluat) okununca, birseyler düsündürüyor, galiba olmasi gereken de bu. Olup biteni anlatmanin ne anlami var? Aslinda bir anlami var, geçmisi unutmamak adina kaydediyorum. Zira bundan 3-5 yil önce bir konu hakkinda ne düsündügümü ve düsüncelerimin nasil degistigini görmek istiyorum: normal bir günlük yerine burayi kullaniyorum.

Ama diger güzel örneklere bakinca, ne kadar kisir kaldigimi görüp, bu isten vazgeçesim geliyor. Neyseki birkaç dosttan baska kimsenin haberi yok bu sayfadan.

Bugün bir kitap tavsiye edecegim. Genellikle hepimizin bildigi hikayeleri içeren ince bir derleme: "Satir Arasi Hikayeler - Serdar Tuncer". E peki bu hikayeleri biliyorsak niye alalim bu kitabi? Çünkü bilmeyen kardeslerimize ve çocuklarimiza güzel bir hediye olabilir. Aslinda bu hikayeleri okumak bizler için de keyif verici olabilir. Bir solukta bitebilecek akicilikta yazilmis 130 sayfalik bir kitap...

Gündemi kaçirmamak adina da Malatya'daki çocuk esirge kurumunda olan üzücü olaylarin ardindan medyanin takindigi yapmacik tavira dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu olay patlak verince, sanki daha önceden bilmiyorlarmis gibi simdiye kadar hasir alti ettikleri iddialari arastirmaya baslayip duygu sömüren programlar yaparak halki kandirmaya (uyutmaya) devam ediyorlar.

Yarin bayram, biz Ankara'dayiz. Tüm Islam Aleminin Ramazan Bayraminin mübarek olmasini Cenab-i Allah'tan niyaz ederim.

Son olarak, Tuluat'a yazamazsam diye simdiden buraya not düsmek istiyorum: "Aklin huzursuzlugunu paylasmak" dozunda oldugu sürece ve bu huzursuzlugu anlayabilecek biriyle paylasmak mümkün oldugunda çok da düsünmeden ama nezaketi de elden birakmadan bu huzursuzlugu gidermek yerinde olabilir. Zira, paylasilmayan huzursuzluk sahibini uzun süre kendisine esir edebilir, ve kisinin basiretini baglayabilir. Nitekim, üstat Necip Fazil'in kendi huzursuzlugunu önce efendisi ile her daim ve daha sonra bunlari yazarak tüm alemle paylastigini hatirliyorum (yanlis aklimda kalmis olabilir).

Cuma, Ekim 14, 2005

incinmek ve incitmek

Dün gece sahur programında duyduğum ve çok hoşuma giden bir sözü paylaşmak istiyorum (2 haftalık sessizlikten sonra):
İncinmemek zor, incitmemek kolay; zira incinme bir gönül işidir, incitme ise akıl işi. Gönül ferman dinlemez ama akıl terbiye edilebilir.

Bu arada, Ramazan'ımız cümleten mübarek olsun!

Dilek, yorumun ve yardımın için teşekkür ederim. Senden başka sayfamdan haberi olan kimse yok şu anda. Düzenli yazmaya başlayabilirsem, duyuracağım ama böyle 15 günde-bir yazarsam, bir anlamı olmaz.

Salı, Eylül 27, 2005

Merhaba!

Uzun zamandir (sessizce) takip ettigim Dilek'in sayfasindan sonra, bugün bana da esti ve ben de bu kervana katildim. Benim günlügümde neler olacak merak ediyorsaniz, adindan da anlasilabilecegi üzere o günlerde ve/veya anlarda esenler olacak.

Bugün sadece merhaba diyecektim ama geçtigimiz hafta yasadigimiz olaylara deginmeden geçemeyecegim. Öncelikle "ermeni konferansi"ni durduran idare mahkemesinin kararina hükümet yetkililerinin tepkileri beni hem üzdü hem de sinirlendirdi. Bu üst düzey yetkililer niye uluslararasi basinin önünde Türk mahkemelerini küçük düsürürler? Hiç mi onurlari yok, ya da ulusal onurumuzu düsünmüyorlar! Hem, biz bunlari bu sekilde dile getirirsek, bizleri her firsatta küçük düsürmeye çalisan batililarin ekmegine yag sürmüs olmuyor muyuz? Bu sizce de "budalalik" olmuyor mu? Ikinci olarak, basbakanin "ofer" görüsmesi konusunda yalan söylemesi: ne bir açiklama, ne de bir özür geldi. Hani biliyoruz istifa etmeyecek ama bari durumu açiklamaya çalissaydi. Bunu yapamadigina göre, olay bir hayli ciddi anlasilan.

Gündemin çok yogun oldugu ve her an degistigi su günlerde, umarim bu iki olay kolay kolay unutulmaz.